27 Ağustos 2006

JAPON YEMEKLERİ

Sıra geldi Japon yemeklerinden bahsetmeğe... Japon yemekleri, çoğu kişi için, özellikle Türk yemeklerinden sonra çok farklı gelebilir. Evet, çok değişik bir mutfak, ama çok da sağlıklı. Çin mutfağından farklılığı, daha az yağlı ve balık ağırlıklı olması. Bir adada yaşayınca, doğal olarak balık ağırlıklı besleniliyor. Öyle ki, gerçekten de balığı çiğ dilimleyip tüketiyorlar (sashimi). "Wasabi" denen, "horse radish" (at turpu olarak mı çevrilir bilemiyorum) macun kıvamında yeşil bir sosları var, "sushi"de ve çiğ balıkla çok tüketiliyor. Özelliği, mikropları öldürmesiymiş. Bir tür antiseptik madde yani. Yalnız çok kullanmamak lâzım, insanın burnundan çıkan bir acısı var! Ben "tempura"yı (Tempura aslinda Japonlarin her turlu sebze, hatta deniz urunleri icin kullandiklari bir pisirme teknigine verilen ad. Bir hamura bulayip bol yagda kizartma sekli oluyor diyor Zinnur) Soldaki resimde görülüyor; resmin kaynağı:Wikipedia ) çok sevdim.
Bir gece bir Japon ailenin yanında misafir oldum. İşte o akşam yediklerimin bir bölümü:

Solda gördükleriniz arasında, bir soslu sebze kızartması var ki, muhteşem bir tat! Hatırladığım kadarıyla şöyle yapılıyor: soya sosu, sirke ve suyu karıştırıp, biber, patlıcan, vb. kızartıyorsunuz ve bu sosa yatırıyorsunuz. Görüntü muhteşem, lezzet bir o kadar muhteşem. Tatlı küçük patatesler, taze soya fasulyesi (bezelyeye benziyor), karides böreği, saşimi, sushi, ... yanında da tabi ki sake (pirinç şarabı). Çok güzel bir geceydi. Ev sahibim olan Oba-san ve eşini hiç unutmayacağım...

19 Ağustos 2006

JAPONYA YOLCULUĞU-2

Japonya izlenimlerimi anlatmaya devam ediyorum... Önceki yazımda bahsettiğim küçük kız Sadako'yu simgeleyen "çocuklar anıtı" ve ilkokul çocuklarının barış adına yaptıkları kağıt kuşlar çok etkiledi beni...
Bir de yemekler var tabii... Türkiye'den iki kişi gittik Japonya'ya.. Ve gittiğimiz günün ertesi eğlence hayatına atıldık :)) Daha önce Japon barlarının (İzakaye deniyor sanırım) özgün olduğunu duymuştuk ve şans eseri bir aile işletmesinde akşam yemeği yedik. Aşağıda arkadaşınızı çorba içerken (ya da yerken :) görüyorsunuz).




Gördüğünüz gibi acemice de olsa yemeye gayret ediyorum:)

15 Ağustos 2006

JAPONYA YOLCULUĞU-1




Arkadaşlar bu sene leyleği havada gördüm galiba.. 21 Haziran/5 temmuz 2006 tarihlerinde Japonyadaydım. Yaşamım boyunca görmeyi hayal bile etmediğim yerleri gezdim, dolaştım ve bir çok ülkeden arkadaşlarım oldu. Bu şansı, Japon Vakfının her sene dünyanın her yerinden öğretmenlerin katıldığı kültür tanıtım programı sayesinde yakaladım. Uzun zamandır blogda bir şey yayınlama fırsatım olmamıştı, ama bu sefer bir döndüm pir döndüm.. Resimleri ve anılarımı sizlerle paylaşabilmek çok güzel! Soldaki fotoğrafta Hiroshima'daki Barış Müzesinin bahçesinde yer alan atom bombasının atıldığı tarihte ayakta kalan tek binayı görüyorsunuz. Atom bombası her yeri, her şeyi kasıp kavurmuş ve bir tek bu bina ayakta kalmış. Savaşın masum insanları nasıl yok ettiği müzede sergileniyor. Beni en çok etkileyen Sadako'nun öyküsü oldu. Sadako, bombanın atılmasından yaklaşık 10 yıl sonra lösemiye yakalanıp ölen 10 yaşlarında küçük bir kız. Müzenin parkında savaşta ölen çocuklar anısına onu simgeleyen bir anıt yapılmış. Sadako, hastanede kaldığı sürece, kağıttan küçük kuşlar yapıyor. 1 milyon kuşu tamamlarsa, iyileşeceğine inandırıyor kendini.. Ancak tamamlayamadan hayatını kaybediyor. Sınıf arkadaşları, Sadako'nun yaptığı 500 bin kuşu 1 milyona tamamlıyor ve onu bu kuşlarla toprağa veriyorlar. Daha sonra da yine arkadaşlarının düzenlediği bir kampanyayla Müze bahçesine "Children's Memorial" (Çocuklar Anıtı) inşa ediliyor. Buraya herkes Sadako'nun kağıt kuşlarından yapıp, barış mesajlarıyla birlikte bırakıyorlar. Bu günlerde barış mesajlarına ne çok ihtiyacımız var.. Ama o da yetmiyor küçük yavruları kurtarmaya...

Japonya'da Tokyo, Hiroshima, Kyoto ve Yokohama şehirlerini gezdik. Bol bol tapınakları, tarihi yerleri dolaştık. 15 ülkeden 51 öğretmenin katıldığı bu programda, farklı ülkelerden bir çok öğretmen arkadaşım oldu. Resimleri ve anıları sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. En üstteki resimde Shogun hükümdarlarının kaldığı bir kalenin bahçesinde çekildi. Japonya'da, biraz da dinî inanışlarının da etkisiyle doğayla uyuma çok önem veriliyor. Bahçeleri de çok güzel bildiğiniz gibi..

29 Nisan 2006

bahar yorgunluğu

Merhabalarrr!!

Uzunca bir aradan sonra bir merhaba demek için oturdum bilgisayarın önüne.. Bu "blog" arkadaşlığı ne güzelmiş!! sevgili hülya (çay saati) sağolsun merak etmiş neredeyim diye. Valla arkadaşlar bende bir yorgunluk hali var sormayın.. Kiloları da aldım (10-15 kilo vermem lazım) yerimden kıpırdayacak halim yok... İnşallah önümüzdeki günlerde bol hareket ve dengeli bir beslenme rejimiyle eski formuma kavuşurum. Bu arada da bu konuda tavsyelerinizi de duymak isterim. Zira ben sürekli kilo verip alan biri oldum son yıllarda "yoyo effect :("diyorlarmış buna..

07 Mart 2006

Ali Nazik





Patlıcan yemeklerini pek severim. Mevsimi olmasa da arada iyi oluyor. Ali nazik de hem pratik hem de lezzetli bir yemek. Patlıcanları közlemek yerine hazır konserve köz patlıcan da kullanabilirsiniz.

Malzemeler:

1 kg. patlıcan
1/2 kg. kıyma
1 soğan
2 kaşık zeytinyağı(tercihe bağlı)
3-4 sivri biber
1 tatlı kaşığı biber salçası
süzme yoğurt
2-3 diş sarımsak
cherry domates
tuz, karabiber, pul biber

Patlıcanları közleyip, soyduktan sonra kararmaması için limonlu, unlu suda bekletin. Bir tavada zeytinyağında yemeklik doğranmış soğanı sarartın, ince kıyılmış biberi (isterseniz biberi de közleyebilirsiniz) ve kıymayı ilave edin, kıyma suyunu çekince tuz, baharat ve salçayı ilave edip bir iki dakika daha pişirin. Bir fırın kabına, ince kıyılmış közlenmiş patlıcanları (suyu sıkılmış ve sarmısaklı yoğurtla karıştırılmış halde) yayın. Üzerine kıymalı karışımı ekleyin ve 5 dk. 200 derecede fırınlayın. Fırından çıkardıktan sonra cherry domates ve maydonozla süsleyebilirsiniz.

05 Mart 2006

yorum/comment linkini nasıl geri getirebilirim?

Arkadaşlar,

Günlerdir uğraşıyorum, bir türlü ilk mesaj dışında diğer mesajların altındaki "comments" linkini çıkartamıyorum. Burcunun dediği gibi "Settings"den "comments"e girip "show comments"i seçtim ama düzelmedi. Bana yardım edebilecek bir arkadaş arıyorum!!!
candan.buge@gmail.com adresine e-posta atabilirsiniz.

25 Şubat 2006

Haşhaşlı Çörek


Eşim Afyon'lu olduğundan haşhaşlı çörek bildiğimiz ve severek yediğimiz bir tat. Bu tarifi www.gelincikler.blogspot.com da görünce çok sevindim. Daha önce yapmadığım bir ekmek olduğundan biraz çekindim doğrusu. Ancak sonuç mükemmel oldu. Kare bir tepside yapılsa daha iyi ve ekmek formunda olabilirdi. Benimki tepsi büyük geldiğinden parçalandı. Ama tat aynı tat! Orjinal tarifi biraz değiştirdim. Un olarak söke un ekmek karışımlarından tam buğday ununu, maya olarak da karışımın içinden çıkan mayayı kullandım. Sıvı yağ olarak da sızma zeytin yağı.

Malzemeler:

* 500 gr. un (söke tam buğday unu ekmek karışımını kullandım)
* 1 paket çabuk maya (kutudan çıkan)
* Bir bardak ılık süt
* Yarım bardak sıvı yağ (sızma zeytinyağı kullandım)
* 1 çorba kaşığı toz şeker (esmer şeker kullandım)
* Ekmek karışımının içinde tuz olduğundan tuz koymadım. Normal una 1 tatlı kaşığı tuz konuyor.
*Haşhaş ezmesi

Yapılışı:

Unla mayayı karıştırın (çabuk maya olursa). Ortasını havuz gibi açıp ılık sütü, şekeri, (tuzu), yağı koyup kulak memesinden daha yumuşak bir hamur elde ediene kadar yoğurun. Hamuru 15 dakika dinlendirin. Daha sonra 3 parçaya bölüp herbir parçayı merdaneyle açın (çok ince olmasına gerek yok). Haşhaş ezmesini sıvı yağla sürülecek kıvama gelene kadar inceltin. Ezmeyi açtığınız hamurlara bolca sürün. Hamuru gevşekçe sarıp kıvıra kıvıra burun. Bıçakla yumaklar kesip yağlanmış tepsiye yanyana sıkıca dizin. Sıkı olmasında yarar var dağılmaması için. Üzerine yağ sürün (çok az) ve 1 saat ılık yerde mayalanmaya bırakın. Önceden ısıtılmış fırında 170 derecede üzeri kızarana kadar pişirin. Reçelle çok yakışıyor. Kahvaltı ve çay saatlerinde afiyetle yiyiniz efendim...

24 Şubat 2006

Bir annenin duyguları/yorumsuz

Sevgili Kekik;

Kızım doğalı tam 368 gün oldu. Salı günü doğum günüydü. Hayatımda hiç yaşamadığım bir duygu yaşayıyorum o doğduğu günden beri.
İki yıl önce, hamile olduğumu öğrendiğimde ne hissedeceğimi ya da ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Kafam karman karışıktı. Ama şimdi duygularım o kadar net ki. Bu duyguları nasıl anlatayım ki...... O kadar güzel, o kadar farklı bir şey ki Allah herkese tattırsın. İyiki doğdun bir tanem........
Onu ilk ultrasonda gördüğümde küçücük bir noktaydı. İnanamamıştım. Oysa şimdi. Gün geçtikçe büyüyor. Hem de nasıl. Hele iletişim kurmaya başlayınca canını veresin geliyor. Bu sevgiyi herkesin tatmasını isterim. Darısı isteyenlerin başına.................

Demet

PAPATYAMA
Hayatıma bir güneş gibi girdin
Sen varsın artık hayatımda
Yaşama sevincim
Seninle yeniden doğdum
Seninle yeniden huzur buldum
Seninle yeniden hayaller kurdum
Seninle sonsuz bir sevgi buldum
Kuzum, meleğim,canım, tatlım, balım
*****
Nice doğum günleri kutla,
Sağlıklı, mutlu, huzurlu ve başarılı günler hep seninle olsun
Güzellikler peşinden hiç gitmesin
İyi ki doğdun biricik aşkım
İyi ki doğdun
****
Bir gün seninde anne olmanı diliyorum
İyi ki varsın bir tanem iyi ki varsın.

23 Şubat 2006

Ailece yenen yemekler



Haftasonları ailece toplanıp güzel bir sofrayı paylaşmak gibisi yoktur herhalde!!! Özellikle de anneler tarafından (sevgiyle) hazırlanan yemekleri yerken, hayata dair sohbet etmek ilaç gibi geliyor. Haftasonu dört yıldır görüşemediğimiz sevgili kuzenim Yeşigül (Yeşim) Canada'dan gelince böyle güzel bir sofranın etrafında toplandık. Sevgili Yeşim, seni çok özlemişiz!!!

04 Şubat 2006

Lazanya





Haftasonları mutfakta daha fazla zaman geçirebildiğimden, hem göze, hem de mideye hitap edecek bir tat yapmaya karar verdim. Bu lazanya tarifini www.tarcininmutfagi.com dan aldım. Gerçekten çok lezzetli... En güzel tarafı da lazanyaları haşlamadan yapmanız. Barilla makarnayla haşlamaya gerek kalmıyor. Tarif için aşağıdaki linki tıklamanız yeterli:

03 Şubat 2006

can ile candan

Ben, seni severim can ile candan;
Mevlâm ayırmasın sevdiğim benden,
Canım esirgemem vallahi senden,
Götür sat pazara, kölem var, deyi.

Karac'oğlan

Karac'oğlanın bu sözleri günümüzde ne kadar geçerli acaba? Siz sevdiğiniz için canınızı bile verir misiniz? Hem de götür sat pazara diyor... Vallâ pes... Kimse için böyle bir şey yapmam ama heralde; bir tek oğlum Can dışında...

02 Şubat 2006


masum bakışlar...

Ne kadar masum değil mi? Benim de bir kediciğim vardı bir zamanlar.. Onu talihsiz bir kazada kaybettik. Artık evde hayvan beslemeye cesaret edemiyorum. O kadar çok bağlanıyorsunuz ki sonra çok acı duyuyor insan ... Ama inanın o kadar iyi dost oluyorlar ki insana. ..

01 Şubat 2006

paylaşalım mı?

Çok önemli (!) işler peşinde koşmaktan yaşamdaki küçük tatları ıskaladığımı farkettiğimde ben de bir e-günlük tutmaya karar verdim. Amacım hem kendimi bu konuda disipline almak, hem de tanımadığım, belki de tanımak fırsatı bulamayacağım sizlerle bu küçük tatları paylaşmak.. Bu bir yemek olabilir, bir gezi, gözlerinizi dolduran bir an... Her şey.. Umarım her gün dolu dolu paylaşımlarla dolu bir günce olur küçük tatlar...